4 Haziran 2009 Perşembe

Rastgele basılan harflin çıkardığı kapı gıcırtısı tadındaki sese artık dayanamıyorum. Yazamıyorum sadece tuşlara basıyorum ve kulaklarım yırtılıyor.
Poşetlerden çıkarılan bir yığın kağıt üzerime dökülüyor . üzerlerindeyse bir sürü yazı var. Bu yazılar mı üzerime dökülen yoksa. Okumak istediklerim bilmek istediklerim mi. Arapların gözüyle haçlı seferlerini öğrenmemin ne gereği var. Sefer mi çıkacağız. Ya da suç ve cezayı neden okudum vicdan mı yapıyorum. Kendimi mi buluyorum kitaplarda. Yoksa kendim mi kitaplardaki karekterlere benziyorum. Yoksa o kadar içten mi yazılmış bütün insanlar için diyerek bu kitaplar.
Benim için yazılmadığı kesin. Okduklarım mı onlar vakit kaybı neden okuduğumu bilemiyorum . daha sakin düşününce vakit kaybı sanki. Neden yazdığımı da bilmiyorum aslında bunları ne de olsa başkaları da okumayacak. Vakit kaybı değil mi okumak. Ya yazmak daha büyük vakit kabı sanırsam.
Yazmayı okumaya tercih ediyorum şu sıralar. Enteresan okduğum şeylerden de yazımda hiç bir cümle kullanmadım.kullansaydım büyük bi kolaylık olurdu. Hatta büyük bir de romancı bile olabilirdim. Belki de olamazdım. ne de olsa yazı da yazamıyorum.
Fotoğraf da çekiyorum . senede bir belki iki tane güzel fotoğrafım oluyo yalan söylemeye gerek yok. Ama fotoğrafçı da olamam. Fotoğraf çekmeyi biliyorum. Fotoğraf çekebiliyorum. Yalan söylemeye gerçekten gerek yoktu ama söyledim . yazdığım her şey yalan çektiğim fotoğraflar sahte okuduğum kitaplarsa gazeteden başka bi şey değil. Peki ben neyim gereksiz yere hava su ve gıda tüketen parazit halinde yaşayabilen bi canlıyım. Kendini mutlu edemeyen kendini mutlu etmeyi bırak başklarını da mutlu edemiyen dünya mirasına bir çivi bile bırakamayacak birisiyim. Babamdan kalan takside direksiyon sallıyacağim sanırsam bunun için birokul okumaya gerek yok ama onu da okuyorum bakalım ne olacaksa.
Bana göre uzun fakat kısa sayılabilecek bi yazı bu gün dünyaya armağan ediyorum bunu bu belki bazı şeyleri değiştirebilir.

Hiç yorum yok: