22 Şubat 2009 Pazar

Pazar

Yalnız bir pazar günü. yalnızlıktan kasıt,
ruhsal yalnızlık.Yataktan kalkmışım
bugün ne yapacağım diye düşünmekteyim.
Gidecek bir okul yok çünkü pazar.İş yok.
Ankara’dayım... Karşılıklı sohbet edecek
arkadaşım yok. Ne yapsam diye düşünüp
duruyorum.
Montumu sırtıma geçirdim büfenin yolunu
tuttum. İki ekmek bir de gazete... Kahvaltı
hazır olana kadar gazetemi okumaya baş-
ladım. Ülkede ne gelişmeler olmuş.Hepsi
alışıldık haberlerdi,değişen bir şey yoktu.
Malum seçimler yaklaştı. Kömür,hatta işi
daha da abartıp beyaz eşya dağıtmak lazım.
Siyaset kokan dünyadan, kızarmış ekmek
ve sucuklu yumurta kokan dünyaya geçiş...
Karnım acıkmış hani hafiften. İzninizle...
Tüm sofralar bereketli olsun.
İnternet, tavla,yazı,kitap derken...Kış güneşi
yeniden veda ediyordu dünyaya.Açık maviden
koyu laciverte yolculuk.
Lost dünyasına kapıldık hep beraber. Sanki
ben onlardan daha da kayıp...
Çıktım oradan o Lost izlenen odadan. Attım
kendimi karanlık bir o kadar da yalnız duran
salona. Şömine başı,kapalı kapılar ve sessizlik...
Dalıyorum uzaklara, perde açık, cam kenarında,
sonsuz karanlık. Ve bu karanlığın üzerine
işlenmiş beyaz parlak düğmeler.
Çok sessiz. Bu sessizlik seni getirdi aklıma bir
anda. Söylediğin kelimeleri... Hatırlar mısın
aylar önce sen hep belki derdin.Derinlerden
Cenk Taner söylerdi.Sevgilim bu şarkı sana.
Düşünce sarhoşuyum. Ama isterdim elimde
bir şişe şarap ve seni düşünerek oracıkta sızıp
kalmak
Saatim 23.59'u gösteriyor. Saniyeler sonra bir
pazar günü daha tarihe karışmış olacak.

14 Şubat 2009 Cumartesi

GÜNÜ GİYİNMEDEN

Çırılçıplak bir yalnızlık derdin sen
Ağzımda o balçık tadı*
Aç karnına yakılan bilmem kaçıncı sigara
İşte sabah penceremi zorlayan
İşte bu şehir gürleyerek uyanan

Kalktım iki adım sonra pencere
Sekiz adımda banyo
Yetmişdört kilometre sonra sen
Altı saat ötede İstanbul

Götüne birşey giy derdin sen
Ağzımda uyduruk bir şarkı
Aynada seçilen bugünün yüzü
Hey yine doğurdum seni güneş
İşte şehir dağıt çocuklarını tüm sokaklara

Düşledim iki adım sonra ağzın
Sekiz adımda gece
Yetmişdört kilometre sonra sen
Altı saat ötede gerçek


* Maktul'den esinti

13 Şubat 2009 Cuma

Cool Plastic Lady 1

hepsi ve daha fazlası : http://maktul666.deviantart.com/

Gece Seslerine Dair - 3

Ne karga, ne kuzgun, ne gaga
Ne de zağar itler, açlıktan uluyan
En karanlığı rüzgardır, gecenin
Gecenin en zifirisidir rüzgar
Saatte bilmem kaç kilometre hızla esen
Ve zayıf çatımızı kökünden söken
Hani o masaldaki gibi
Güçlü nefesiyle koca bir kurt, geceyi yırtan
Islık çalmak değil onunki
Gök gürültüsü halt etmiş
Rüzgardır en karanlık ve hırçın olan
Güvendeysen korkma
Dört duvara dört uzvun değiyorsa
Kafan kilometrelerce uzaklıktaki bir burundaysa
Karga, gaga, çığlık,
Köpek ulumaları, gök gürültüsü,
Yahut rüzgar olsa da en fenası
Korkma,
Gece sesleri ne de olsa
Uyuma,
Cesaretin varsa, üç saat kalmış, bekle
Güneş doğar elbet yeryüzüne
Siyah perdeli odana ışık girmez elbet
Ancak kulaklarınla anlarsın güneşi
Bu kadar teknolojik bokun ortasında
Her gece ormana geri döner, bu koca şehir
şehirler
Bütün aç hayvanlar gece çıkar avlanmaya
Bütün gürültü gecede
Bütün karanlık
İnlemeler, horlamalar, ağlamalar
Bekle işte
Güneş doğacak
Kulaklarınla fark edeceksin, evet!
Orman sesleri azalacak
Mekanik sesler artacak
Duvarı delen matkap,
Araba kornaları,
İnsan bağrışmaları.
Aç insanlar gündüz çıkar avlanmaya
Ve bağrışacaklar elbet
Kimisi simit, kimisi tanrıdan rıza satacak
Hepsi dökülecek elbet
Ve güneş girmeyen karanlık odanda
Sesleri duyacaksın, güneşi doğurur gibi
Ve anlayacaksın ki uyku vakti geldi
Milyonlarca dinlenmiş vücuda bırakacaksın yeryüzünü
Ne gecenin seslerini bilecekler
Ne boğazına oturan yumruğu
Ortalık aydınlanacak elbet
Ve biz karamsarlar geceyi bekleyecek
Ağlamak için iple çekecek
Gece hayvanlarını doyuracak
Ve seslerden korkacağız
Sırf o burun rahatça uyusun diye
Bütün pisliği yutacağız
Yeter ki deliksiz uyuyabilsin
Ve tatlı rüyalar görebilsin (güzel kısım)
Gecenin seslerine dair burada bitsin.

Hem Cuma
Hem 13
Şubat, 2009
Eskişehir

Gece Seslerine Dair - 1 : http://kuyufanzin.blogspot.com/2008/12/gaga-ilik-ve-karanlik.html

Gece Seslerine Dair - 2 : http://kuyufanzin.blogspot.com/2009/02/gece-seslerine-dair-2.html

Gece Seslerine Dair - 2

Zarif bir anne horlaması, yedi sekiz köpek uluması ve geçmesini istemediğim halde her saniye bana kendini hatırlatan duvar saati tıkırtısı… Gözümde dört yüz sayfanın yorgunluğu, masada beklemekten sıkılmış bir tatlı ve aynı dertten muzdarip buz gibi bir kahve. Elimde “Kumral Ada Mavi Tuna” ve eksik sayfalarını tamamlamak için ikizi sehpada. En karşımda aşık olduğum gülüşün siyah beyaz bir çıktısı. Ve kağıt kalem görevini aynı anda üstlenen telefonumun sesinden rahatsız olan anne horlamasının kesilmesi. Ve şiddetlenen yağmurun inadına cama vurması. Yakındığımdan değil sadece ortamın daha fazla romantik olması manasız. Zaten yeterince aşığım…

Gece Seslerine Dair - 1 : http://kuyufanzin.blogspot.com/2008/12/gaga-ilik-ve-karanlik.html
ALDIRMA(MAK)


Bir fincan kahve içelim mi

Sıla
Sılamania
Hadi ama

Gördüm seni yorgun gözlerin
Basite indirgenemeyen bir hayat seninki
Yarının hevesi değil mi
Ayaklarına dolanan
Sabun köpüğü bir şimdiki zaman değil mi

Bir cümle konuşalım seninle

Sıla
Başımın ağrısı
Hadi ama

Gördüm seni suskun dudakların
Duvarlarla örülmüş birkaç kelime senin hayatın
Bir cümleyle dokunayım sana
Kapat yine ruhunun kapılarını
Aldırmam devam etsin bu yanılsama

Sıla
Sılamania
Aldırma...

14 Mart 06

10 Şubat 2009 Salı

Bırakın Beni Gideyim

Çare , aramakla bulunmaz
Sevgi , git demekle söndürülmez
Katliam, yakalanınca sona ermez
Güven, tek hatayla dinmez
Ve endişe, boşverice geçmez
Bu kadar basit değildir hayat
Senin nasihatlarına ihtiyacım yok benim !
Zaten ben hayatın ta kendisiyim
Kurallarını ben koydum ; yalanlarını da ben söyledim
Dönüş yolunu anımsayamayacaksan eğer,
Dön şimdiden geri gelme paşimden
Senin o buruşturup çöpe attığın kurallarımla varım ben
Geleceksen de o alçak gönlünü sök at da gel
Belki de bir gün garip bir şehirde karşılaşırız tekrar
İşte o güne dek gözükme gözüme
Yoruldum artık direnmekten
Sıkıldım hepinizden
Mecalim kalmadı kaçacak sizlerden
Ya şimdi bırakın peşimi
Ya da sandığınız gibi bir melekseniz
Kurtarın beni bu uçurumlardan
Doysun artık sahte duygularınız
İnsanlarla oynamaktan vazgeçin
Eğer sandığınız gibi birer melekseniz
Bırakın beni gideyim ...

3 Şubat 2009 Salı

Gündüzüm Gece

Yokum sanki bu dünyada
Bir ışık görsem bir yerde
Gidene kadar sönüyor

Gözyaşı ezberim oldu
Gündüzlerimse hep gece
Gülmek bana çok yakışırdı
Ama unutalı çok oldu

Sevmenin acı olduğunu çok geçmeden anladım
Ama vazgeçmek için epey beklemek gerek

Aynalar kırıldı
Ben beni görmeyeyim diye
Artık umut yok
Umuda gidecek bir yelkenimde yok
İçimdeki fırtına beni kıyıya atmaya yetmez
Umut yok
Kıyı yok
Okyanusta bitmeyen günlerdeyim sanki
Ama gündüzlerim hep gece
Umut yok
Sabaha çıkmak için
Dedim ya
GÜNDÜZÜM GECE benim