27 Mart 2010 Cumartesi

RUHİ

Gözyaşlarında yüzen göz bebeklerinin emdiği memeler senin irin dolu sivilcelerindi ve saks mavisi dudaklarında seks yaptılar, yatak olarak kullandılar ipeklik etlerini. Kimse kalmadıysa biz vururuz onları gözbebeklerinden. Yeter ki rahatlasın karnındaki boşluk. Bu arada ruhunun tam orada yaşadığını bilmelisin. Karın boşluğunda. Zaten kırk sekiz kilo isen, yataktaki bu çukur, bedenine ait olamaz. Saati kapatıp, geri yatan ve bedenine yetişemeyen ruhunun izi olmalı, kirli çarşaflardaki. Ruha ihtiyaç yok! Bedenler, şehirler içinden uçuşur; kalabalık sokaklar enseste meyillidir ve savruldukça boy boy çocuklarımız olur şuursuzca. Ruha ihtiyaç yoktur! Ruh diyetisyenlerine para harcamazsın, hor kullanmayı seviyorsun ruhunu. Yatağımda olmayan kadının ruhunun; bira göbeği, krema gıdığı, kıymalı börek basenleri ve kızartma götünü seviyorum. Ve bebeklerde karın boşluğunda üretilirler. Bir parça ruhtan plesanta içinde. Doğum sancıların ise ruhunun iki parçaya bölünmesinden duyduğun çiledir. Bu ruh işleri karışık vs.

17 Mart 2010 Çarşamba

KUŞAĞINDA KIZILLIK VAR AYNALARIN

bu cam tekrar kırılacak
hepinizi temin ederim
sancı, tariflerin gerisinde kalır karnımın
kapanıyor mağaraların ağızları
her zaman yalnızlığı gösterir
sokuldukça akranlarımın ruhları yatağıma
renkleri dağılıyor paralelliklerin
tüm korkaklar gibi ben de geceleri kaçıyorum gerçeklerden
tünelin sonundaki ışık sadece bir ateş böceği
yürüyorsak, kaldırımların bir bildiği vardır diye yürüyoruz
şehir, bizi sürekli rahmine taşır kirli kalabalığın
yanağına bastır yılanların ayaklarını ve kus
iksirinden yoksun dünyanın en güzel cadısı
sadece kilise çanları çaldıkça okuyor kitabını
ve çizgi film izliyor yandıkça baş parmağı
mumlar iki vakte kadar tükensin
şayet ellerimizi kelepçeleyecek bir çağın kurtçukları
tüm zindanlarınızdan sağ çıktım bunu biliyor kokuşmuş tanrınız
kağıtlar eskidikçe ateşi çıkıyor uygarlığın
galibiyetsiz atların belirtisiz isim tamlamaları gibi suskun nalları
sahilden bir kum tanesi, tanıdık ve son derece sevimsiz bir kadın
üç beş martının kanadında buldu uçma kuvvetinin esrar ını
içen bir kokpit dolusu erkeklik narası
278 kişinin ölümüyle sonuçlandı

16 Mart 2010 Salı

KAMU

Karşısında aynanın sabırsızlanıyor hüzün
Bir kamu kuruluşunda yalnızlık olarak çalışıyorum

15 Mart 2010 Pazartesi

YAPMADIKLARIMA DAİR

Mektuplarını hiç okumadım
Mektuplarını hiç açmadım
Mektuplarını hiç postalamadım

Postacının elindeyken yakmaya başladım kelimelerini
Çok korktu delikanlı ve çantasını bırakarak kaçıp gitti
Bir çanta dolusu mektupla ayaklarımın köklerini suladım
Yine eski zamanlardı ve daha plastik para icat edilmemişti
Sadece mektuplar vardı, el ile yazılmış saf lafları yıkadım
Çantasını geri almaya gelen postacıyı posta kutusuna tıktım
Arada bir deliğinden ekmek ve pul atıyorum

Terasımızdan aşağı portakal suları akıyor
66 model Mercedesinin üzerine
Ve mavi kaportasındaki küflerinden arınıyor

Fotoğraflarını hiç tabetmedim
Fotoğraflarınla hiç sevişmedim
Fotoğraflarını hiç çekmedim

Ampulden ışık toplayan arı gibiydim
Gözlerim kör olmuştu ama kokuyordu ışığın
Tadını zaten biliyordum
Pişmiş penguene benziyordun
İçi hep buzlu
İfadeni bir kova suda boğdum sessizce
Ardından suyu yüz santigratta dondurdum

Ben o küçük yangında her şeyimi kaybettim
Varlığım bunların en değersiziydi
Yangın bazen kesin çözümüdür çaresizliğin

Yüzünü hiç ezberlemedim
Yüzünü hiç okumadım
Yüzünü hiç görmedim

Sarı saçların karlara değiyordu ve bunda beyazın hiçbir suçu yok
Ormanı yakarken nasılda kızıl kılların
Geceleyin her yerde karaşınsın
Rüyamda sarhoşken seni arıyorum
Rüyanda ve aynı zamanda sarhoşken görebilirsin beni
Ben seni her gün ancak böyle görebiliyorum
Çifte derinlik bu olmalı paralel okyanuslarında dünyanın

Öpüşürken gözlerini kaçırıyorsun
Oysa sadece gözlerimin öpüşmeye ihtiyacı var
Dev gibi gözlerinden kendime ev yapabilirim