4 Eylül 2008 Perşembe

SÜRESİZ ÇIRPINIŞLAR

Bu ne biçim hayat
Cebimizde her daim
Birkaç tomar gözyaşı
Hayallerimiz asılı boynumuzda
Bileklerimiz yorgun yaralı
Sürüklüyoruz gerçeğin prangalarını
Bir sırrımız vardı bizim
Hüzün kadar ağır
Sevinçler kadar küçük

Bu ne biçim hayat
Güneşi okşuyoruz her sabah
Daha doğmamışken
Avuçlarımızda kor ateş
Geceyi siliyoruz gökyüzünden
Ayın etrafındaki ışık kirlenmiş
Kirlenmiş yıldızlar acıtıyor bizi
Bir derdimiz vardı bizim
Yalnızlar parkında fısıldadım
Biri topaldı iki güvercin ağladı

Bu ne biçim hayat
Kaçışlarımızdan kaçılmıyor
Korkmamalıyız belki de
Saatlerce seviştik ölmedik
Ellerimizle yürürüz artık
Dudaklarımızla koşarız
Elimizi cebimize atıp
Ağlarız belki cömertçe
Bırakırız geceyi kendi haline
Tenimizle yıkarız avuçlarımızı
Bir hayalimiz vardı bizim
Gerçeği soyunduk öyle dokunduk
Zamanın ötesinde bir mutluluk…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

buruk duygular ve umutlarla dolu insan aynı anda birçok hissi yaşıyor ama yitiklik baskın kaybetmeyi kabullenme var bir yerde ve sonra yeniden daha sıkı bir inanç var hayata inadına inanmak var umarım yanılmıyorum siirlerinin devamlılığı dileğiyle