Mektuplarını hiç okumadım
Mektuplarını hiç açmadım
Mektuplarını hiç postalamadım
Postacının elindeyken yakmaya başladım kelimelerini
Çok korktu delikanlı ve çantasını bırakarak kaçıp gitti
Bir çanta dolusu mektupla ayaklarımın köklerini suladım
Yine eski zamanlardı ve daha plastik para icat edilmemişti
Sadece mektuplar vardı, el ile yazılmış saf lafları yıkadım
Çantasını geri almaya gelen postacıyı posta kutusuna tıktım
Arada bir deliğinden ekmek ve pul atıyorum
Terasımızdan aşağı portakal suları akıyor
66 model Mercedesinin üzerine
Ve mavi kaportasındaki küflerinden arınıyor
Fotoğraflarını hiç tabetmedim
Fotoğraflarınla hiç sevişmedim
Fotoğraflarını hiç çekmedim
Ampulden ışık toplayan arı gibiydim
Gözlerim kör olmuştu ama kokuyordu ışığın
Tadını zaten biliyordum
Pişmiş penguene benziyordun
İçi hep buzlu
İfadeni bir kova suda boğdum sessizce
Ardından suyu yüz santigratta dondurdum
Ben o küçük yangında her şeyimi kaybettim
Varlığım bunların en değersiziydi
Yangın bazen kesin çözümüdür çaresizliğin
Yüzünü hiç ezberlemedim
Yüzünü hiç okumadım
Yüzünü hiç görmedim
Sarı saçların karlara değiyordu ve bunda beyazın hiçbir suçu yok
Ormanı yakarken nasılda kızıl kılların
Geceleyin her yerde karaşınsın
Rüyamda sarhoşken seni arıyorum
Rüyanda ve aynı zamanda sarhoşken görebilirsin beni
Ben seni her gün ancak böyle görebiliyorum
Çifte derinlik bu olmalı paralel okyanuslarında dünyanın
Öpüşürken gözlerini kaçırıyorsun
Oysa sadece gözlerimin öpüşmeye ihtiyacı var
Dev gibi gözlerinden kendime ev yapabilirim
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder